gör
Niğde
Niğde Müzesi
Niğde Müzesi’nde, Orta Anadolu Arkeoloji’sinin kronolojik düzenle sunulduğu altı teşhir salonu bulunuyor. Eserlerin büyük bir çoğunluğu bölgede yapılan kazılardan elde edilen buluntulardan oluşuyor.
Alaeddin Cami
Cami 1223 yılında yapılmış. Bazı onarımlarla günümüze gelen cami, orijinal özelliğini büyük ölçüde koruyor ve işlevini devam ettiriyor. Caminin doğuya bakan kapısı üzerinde yaz aylarında sabah saatlerinde güneş ışıklarının bıraktığı gölge, kapının taş maharetli elleriyle işleyen ustanın Taçlı Kadın Başı’nı ortaya çıkarır. Efsaneye göre usta, âşık olduğu ve hiç evlenemeyeceğini bildiği Niğde Sancak Beyi’nin kızına duyduğu aşkı sonsuza dek yaşatmak için konuyu kapı süslemesindeki taşa resmeder.
Sungurbey Cami
Caminin inşa kitabesi yoktur ancak 1335 yılı civarında yapıldığı düşünülüyor. Bazı onarımlarla günümüze gelen cami, örtü sistemi ve minareler haricinde orijinal özelliğini ve fonksiyonunu koruyor. Doğu taç kapısı eyvan türünde, kapının Türk mimarisinde kendine özgü seçkin bir yeri var. Eyvan, gotik mimarinin bir özelliği olarak kaburgalı tonozla kapatılmış. Duvarları tamamen bitkisel, geometrik ve figürlü süslemeyle dekore edilmiş. Dikkati çeken en önemli bezemeler; kuş, fil, oğlak, at, panter, antilop, ejder, sıçan, boğa, tavşan, maymun, köpek, aslan, koyun, ördek ve balık figürlerinden oluşuyor. Bunların, On İki Hayvanlı Türk Takvimi’nin bir hatırası olarak, taç kapıyı bezemek amacıyla yapıldığı sanılıyor.
Kesikbaş Cami & Türbesi (Şems-i Tebrizi)
Cami, oldukça sade inşa edildiğinden camide herhangi bir süsleme öğesi görülmüyor. Türbede yatan kişinin kafasının vücudundan ayrı olduğunun düşünülmesi nedeniyle, halk arasında yayılan en kuvvetli söylenti, o kişinin ünlü tasavvuf düşünürü Şems-i Tebrizi olduğu.
Tyana Ören Yeri ve Su Kemerleri
Ören yeri ve su kemerleri, Roma Havuzu adıyla adlandırılan antik havuza hayat veren kaynak suyunun Roma Devri'nde farklı yerlere de taşınabilmesi için oluşturulan kemerlerden adını alan Kemerhisar kasabasındadır. Ören yeri, kasabanın büyük bir bölümünün altında kalmış. Kasabanın farklı yerlerindeki önemli heykel ve benzeri eserler, ören yerinde yapılan bilimsel kazılar neticesinde çıkan eserler ve mimari parçalar, Niğde Müzesi’nde sergileniyor.
Kentte bulunan su kemerleri MS 2. ve 3. yüzyıllara ait. Tüm bunlar, sit alanı olarak koruma altına alınmış. Tarih öncesinden Hititler’in yıkılışına değin pek çok uygarlığa mekân olan Tyana, Hititler döneminde Tuwanuwa, Roma Dönemi’nde ise Tyana olarak tanınırdı. Tuwanuwa, Geç Hitit Dönemi'nde devletin başkentiydi. Ünlü kral Warpalawa, MÖ 738–715 yıllarında bu kentte hüküm sürmüş.
Tyana Roma Havuzu
Roma Havuzu, Trojan ve Hadrian dönemlerinde MS 2. yüzyılda inşa edilmiş. Havuzun altından kaynayan su, oluşturulan kemerler vasıtasıyla Antik Tyana (Kemerhisar) Kenti’ne ulaştırılıyordu. Havuz, bazı dönemlerde onarımlar görmüş ancak orijinalliğini büyük ölçüde koruyor. Havuzun Roma Döneminde olimpik ölçülerde yapıldığı biliniyor.
Köşk Höyük
Roma Havuzu’nun doğusundaki kayalık yamaç üzerinde yer alan Köşk Höyük’te yapılan kazıların sonucu, Bor Ovası’nın en eski tarım ve hayvancılıkla uğraşan toplumunun (MÖ 6050–4911) bu alana yerleştiğini gösteriyor. Beş tabaka halindeki yerleşimin ilk dört tabakası Geç Neolitik, en geç tabakası ise Erken Kalkolitik Devir’e ait. Neolitik Dönem’de gereksinime göre genişletilen çok odalı küçük mekânlardan oluşan mimari mevcut. Kalkolitik Dönem’de ise sokakların üstüne sıralanan bitişik düzendeki konutlar, belli bir plana göre inşa edilmiş.
Niğde Kalesi
Eski Niğde şehrinin bulunduğu tepeyi çevreleyen kale, üç adet surla çevrilmiş. Bugün, tepenin kuzeydoğusunda bir hisarı içine alan kısım ayakta kalabilmiş. Kalenin ayakta kalan tek burçtan ibaret ana kulesi, tepenin en yüksek noktasına yapılmış.
Kalenin tarihi hakkında kesin bir şey söylemek mümkün değil. Yapının alt duvarlarında Arap ve Bizans eserlerinden izler varsa da kalenin MÖ 8. yüzyılda yapılmış olma ihtimali bulunuyor. Kalenin eski burçlarından birinin üzerine yapılmış bulunan meşhur saat kulesi, görülmesi gereken bir eser ve Niğde’nin sembolü.
Göltepe-Kestel Ören Yeri
Ören yeri, İlk Tunç Çağı’na (MÖ 3200–2000) ait bir maden ocağı. Maden, kendisine çağdaş bir cevher işleme atölyesi ve yerleşim yeri olan Göltepe’nin karşısında. Erken Tunç Çağı’na ait Göltepe, yine kendisiyle çağdaş ve kalay madeni olan Kestel ile karşı karşıya. Göltepe ve Kestel madenindeki kazılarda çok sayıda cevher zenginleştirme aletleri bulunmuş. Göltepe’de büyük miktarda kalay madenin işlendiğini, kalay cüruf içerikli potalar kanıtlıyor.
Hüdavent Hatun Türbesi
Türbe, 1312-1313 yıllarında yapılmıştır. Günümüze bazı onarımlar görerek gelen türbe, orijinal özelliğini koruyor. Yapı, tek katlı ve sekizgen planlı türbeler grubuna girer. Türbe, yapı bakımından olduğu kadar, bitkisel, geometrik ve özellikle figürlü plastik bezemeleri bakımından da oldukça özel.
Porsuk Höyük
Yöre halkı arasında Zeyve Höyük olarak da adlandırılan Porsuk Höyük, Niğde merkeze 55 km mesafede. İçerisinde Hitit yerleşimini barındıran höyük, Demir Çağı ağırlıklı olup, Geç Roma Dönemi’ne kadar bir tabakalaşma veriyor. Höyükteki kazı çalışmaları 1970’li yıllardan beri devam ediyor. Kazılarda bulunan eserler Niğde Müzesi’nde sergileniyor.
Göllüdağ Ören Yeri
Ören yeri, Niğde il merkezine 60 km uzaklıkta. Deniz seviyesinden 2172 m yükseklikte, korunaklı bir şehir. Volkanik bir dağ olan Göllüdağ’ın konik olan zirvesinde bir de krater göl mevcut. Bu krater gölden dolayı da bölge, Göllüdağ olarak adlandırılmış.
Ele geçen heykeltıraşlık eserlerinin kısmen işlenmesi, büyük ölçüde ise işlenmeden bırakılması, şehrin inşasının tamamlanmadan terk edildiğini gösteriyor. Ancak hangi nedenle halkın şehri terk ettiği bilinmiyor.
Gümüşler Manastırı
Manastırın yer aldığı Gümüşler Kasabası'nın Orta Çağ'daki adı ve tarihi hakkında bir kaynak bulunmuyor. Yapılış tarihi kesin olarak bilinmemekle beraber, manastırın 8 ila 12. yüzyıllar arasında yapıldığı düşünülüyor.
Büyük bir kaya kütlesinin içine oyulan manastır, Kapadokya Bölgesi'ndeki günümüze kadar iyi korunarak gelmiş en büyük manastırlardan birisi.
Manastırın en önemli yapısı, kompleksin kuzeyinde yer alan kilisedir. Kilise, dört serbest destekli kapalı haç planlıdır. Kuzey haç kolunun kuzeyinde iki mezar nişi, naosun batısında beşik tonoz örtülü iki giriş mekanı bulunmaktadır.
Kilisenin duvar resimlerinde en az üç farklı ustanın çalıştığı düşünülür. İsa, Meryem ve havarilerin yanısıra, İncil’den önemli hikayeleri, Kayserili Büyük Basileios, Nysa’lı Gregorios, Nazians’lı Gregorios gibi kilise babalarının resimleri yer almaktadır.
Narteksin üzerindeki bir odanın duvarlarında Kapadokya’da örneği görülmeyen av sahneleri, çeşitli hayvanlardan oluşan kompozisyon dikkatleri çekmektedir.
Kapakdokya Bölgesi’nde bulunan pek çok kilisede olduğu gibi, Gümüşler Manastırında da duvar resimlerinin ikonografik ve üslup özelliklerine göre yapılabilmektedir. Manastırdaki duvar resimleri İngiliz arkeolog-restoratör Michel Gough tarafından 1960’lı yıllarda onarılmıştır.
‘Tebessüm Eden Meryem Ana ve Çocuk İsa Freski” ise Gümüşler Manastırının en önemli fresklerinden biridir.
Konaklı Rum Kilisesi
Kilise, 1844 yılında Aziz Vasilius adına yaptırılmış. Bazilika planlı yapı, bazalt cinsi taştan yapılmış. Kilise, yapıldığı dönemde bölgedeki önemli dini merkezlerden biri olmuştu. Bölgede Geç Osmanlı Dönemi yapılan bazilika yapılı kiliselerin en büyüğüdür.
Karatlı Kuş Kayası Kaya Mezarları
Kaya mezarları, bir vadinin iki yamacında yer alıyor. Bu mezarlar vadinin güney yamacında 11, kuzey yamacında dört olmak üzere toplam 15 adet. Genelde birbirine benzeyen bu kaya mezarlardan bir tanesi diğerlerinden boyut ve kapasite olarak farklı, iki katlı ve halk arasında Kızlar Mağarası olarak adlandırılıyor.
Dörtayak Türbesi
Yapının inşa kitabesi olmadığı için, türbenin hangi tarihte inşa edildiği bilinmiyor. Fakat türbenin bir miktar kuzeyinde türbeyle aynı ismi taşıyan cami ile çeşme var ve çeşme üzerindeki kitabeye göre, bu yapılar 1764-65 yıllarında yapılmış. Cami, çeşme ve türbe, aynı tip taş malzemeden yapılmış.
Rum Kilisesi
Eski Saray Mahallesi’nde bulunan kilise, bazilika planlı. Bazalt cinsi düzgün kesme taş ile inşa edilmiş. Sütun başlıkları yaprak motifleriyle süslü. Ana sahını örten tonozun orta kısmında; ortada Hz. İsa ve etrafında dört havari tasviri, buna simetrik olarak bitkisel motiflerle süslü rozetler bulunuyor.
Ulukışla Mehmet Paşa Külliyesi
Türkiye’nin en büyük kervansaraylarından biri olarak bilinen Sadrazam Mehmet Paşa Kervansarayı, Ulukışla ilçesinde yer alıyor. Tek kubbeli kareye yakın planlı camisi olan külliye; avlu, arasta, arastanın iki yanında 23 dükkan, hamam ve ahırdan oluşuyor. Külliyeyi, kervan yolcularının yanı sıra sefere çıkan askerlerin de kışla olarak kullandığı biliniyor. 1619’da yapılan külliyenin bir özelliği de ünlü şair Faruk Nafiz Çamlıbel’in Han Duvarları şiirinin esin kaynağı olmasıdır.
Aşağı Kayabaşı Kilisesi
Bazilikalı planlı kilise, bazalt cinsi kesme taştan yapılmış. Genel olarak içten ve dıştan iyi korunmuş. Kiliseye ana yoldan merdivenle iniliyor ve kilise, günümüzde cami olarak kullanılıyor. Kapı etrafı haç şeklinde, giriş kapısı üzerinde 1835 tarihli Rumca kitabe var. Halk arasında Begüm Cami olarak biliniyor.
Hanlar, Bedestenler, Kervansaraylar
600 bin yıllık tarihin izlerine rastlanan ve günümüzden itibaren 10 bin yıllık kesintisiz bir yerleşim merkezi olan Niğde, Anadolu tarihinde en eski antik yol olarak bilinen Kral Yolu’nun güzergahında yer alıyor.
Selçuklular, Anadolu’daki ticari faaliyetleri canlı tutmak, güvenliği sağlamak amacı ile önlemler almışlar ve bu yollar üzerinde hanlar inşa etmişler. Kervan yolu güzergâhında olan Niğde’de geçmiş dönemlerden günümüze ulaşan birçok han, bedesten ve kervansaray var. Bunlardan bazıları: Sarıhan, Sarıçakıl Han, Keleten Han, Kamereddin Han. Kamereddin Han, Selçuklu Dönemi’ne ait Konya-Adana güzergâhındaki günümüze ulaşan tek Selçuklu hanıdır.
Andabalis, Eski Andaval
Tarihi kaynaklarda adı Andavilis, Addaualis ve Ambavalis olarak geçen yerleşim, Geç Antik Dönem’de, İstanbul’dan Kilikya Pylaisi’ne giden yol üzerinde bir istasyon görevi üstlenmiş. Niğde il merkezine sekiz km mesafede bulunan Bizans Dönemi’ne ait kilise ilk olarak W.J.Hamilton’un 1842 yılında basılan seyahatnamesinde kısaca anlatıldı. Seyyah, Eski Andaval’daki kilisenin Konstantinos’un annesi Helena adına yapılmış bir kilise olduğunu belirtir. Yapı, günümüzden yaklaşık olarak 1500 yıl öncesine ait.
Niğde Evleri
Geleneksel Niğde Evleri, Kadıoğlu Sokak ve Cullaz Sokak’ta yer alıyor. Burada bulunan evler, geleneksel Türk evi özelliklerini ayrıntılı bir biçimde yansıtıyor. Genelinde duvarlarda ahşap hatıllara yer verilmiş. Çoğunda bahçe var ve bahçe giriş kapıları anıtsal özellikte. Yapılar düz damlı iken çoğunluğu kırma çatı ile örtülmüş. Çoğunluğunda kitabe ve vakfiye olmamasına karşın, kitabesi olan yapılar üslup bakımından 19. yüzyıl Geç Osmanlı yapı toplulukları.
Kaletepe Deresi
Dere, Orta Anadolu’nun en büyük yanardağlarından biri olan Göllüdağ’ın eteklerinde, denizden yaklaşık 1600 metre yükseklikte. Bölgedeki volkanik etkinlikler, tarih öncesi toplulukların aletlerini yaptığı bir doğal cam olan obsidiyenin ortaya çıkmasını sağlamış. Buradaki arkeolojik tabakalanma, en yenileri 160 bin yıldan daha öncesine tarihlenen değişik insan yerleşimlerine ait kanıtlar içeriyor.
Sadece Orta Anadolu değil, tüm Türkiye, Yakındoğu ve hatta Doğu Avrupa için de bu kadar uzun bir süreyi içeren Paleolitik Çağ tabakalanması büyük bir önem taşıyor. Acheul kültürünün evrimini yansıtan bu tabakalanma Anadolu için eşsiz. Hâlâ kazılmakta olan bu açık hava buluntu yeri, Türkiye’nin en önemli Paleolitik Çağ yerleşimlerinden biri ve Anadolu Yarımadası’nın ilk iskânıyla ilgili sorulara yanıt verebilecek, şimdilik bilinen tek buluntu yeri. Günümüzden 600 bin yıl öncesine dek tarihleniyor.